7 Kasım 2016 Pazartesi

Bi delirsek!

Ya kaçmalı gitmeli ya da delirip aklı yitirmeli.
Başka çözümü yok.
Dünya yoruyor, insanlar yoruyor, aşk yoruyor.
En sonunda acımasızlıktan öleceğiz,  o olacak.

Cinayetler kol geziyor, çocuklar ölüyor, anneler ağlıyor…
Akıl almıyor anne, akıl almıyor!

Sevenler kavuşamıyor. Her on kişiden on biri aşk acısı çekiyor, zaten bunun da dokuz tanesi yalandan. Aşkın acısına isyan ediyorsan, aşk değildir o; aşk olsa isyan edemezsin, acısını bile seversin.

Bir delirsek kurtuluruz belki, adam akıllı delirebilsek her şey bitecekmiş gibi.. Aklı atsak baştan, bir tek kalp kalsa, o yolu bulur nasılsa. Sevgi gelse, sevgi geldiğinde her şey düzelir sanki! Çocuklar ölmez, anneler ağlamaz, yeşili mahvetmez insanoğlu, papatya bahçelerinin yerine gökdelenler dikmez mesela. Kalbin yerine aklı teslim edip nefretler beslemez, planlar kurmaz, savaşmaz mesela.

Cinayetler kol geziyor, papatyalar ölüyor, ormanlar ölüyor, insan öldürüyor.
Akıl almıyor anne, akıl almıyor!

Hayır deliremiyorsak, kaçalım gidelim bu diyardan. Diyarları bırakın direk dünyadan gidelim. Fırsat olsun Mars’a kaçalım mesela ya da Satürn’e. Belki Jüpiter daha çabuk kabullenir bizi. Ne bileyim belki güneşe gitmeliyiz. Yanıp kavrulup küllerimizden doğmayı umut ederiz.

Cinayetler kol geziyor, faili meçhul her yer, her yer cinayet, herkes katil.
Kalpler ölüyor, aşklar ölüyor, sevgi ölüyor,
Merhamet ölüyor, vicdan ölüyor,
Çocuklar ölüyor, çocukluklarımız ölüyor,
Uçurtmalar ölüyor,
Akıl almıyor anne, akıl almıyor!

30 Ağustos 2016 Salı

CANIN ÇOK MU YANIYOR ?!

Ne kadar yandı canın?
Neyini kaybettin, onsuz nefes alamayacağına inandığın?
Yaşam sana adil olmadı mı hiç?
Talih yüzüne gülmedi mi?
Elinde tutan yok muydu?..
Yüzünü güldüren?
İçin katran karası bir bataklığa mı döndü, içinden çıkamadığın güçlükler yüzünden?
Umudun o bataklığa saplandığında mı vaz geçtin ışığı aramaktan?
Uyumak iyi geliyordu değil mi?
Geceleri daha çok sevdin bu yüzden.
Yaşayan bir ölüye döndün...
Yaşama tutunan ellerin gitgide gevşedi...
Çıkış yok diyordun hep kendi kendine...
İkna ettin kendini buna.
Hayatın anlamından uzaklaştın.
Bir yolculuk oysa hayat...
Yürürken ayakkabın vuracak, en hafifinden.
Bacaklarına kara sular inecek.
Yorulacaksın.
Yolunu yitireceksin.
Başaramayacağını düşüneceksin bazen.
Vaz geçmek, geri dönmek isteyeceksin.
Arkana baktığında, başladığın yeri göremeyeceksin.
Ve yürümeye devam edeceksin.
Başkalarına rastlayacaksın yolda.
Kestirme kazançlar peşinde olacaklar.
Senden bir dilim kapmak için yarışacaklar.
Kendini, sahip olduklarını ve sevdiklerini onlardan koruman gerekecek.
Sımsıkı tutunacaksın onlara.
Savaşacaksın...
Kanayacaksın...
Canın yanacak...
Canın daha çok yanacak...
İyileşmeyecekmiş gibi görünen yaraların olacak.
Bunlar bile kabuk tutacak zamanla, göreceksin.
Yara izlerinle gurur duyacaksın.
Elinden tutanlar da olacak elbet.
Yüklerini paylaşanlar...
Bazen bir kelime, bazen de bir omuz hafifletecek yüreğini.
Yalnız olmadığını anlayacaksın.
Çünkü kader, Tanrı’nın bizimle konuşma dilidir.
O, en ağır yüklerini, onları taşıyacak kadar güçlü olanlara verir.
Nefesin kıymetini başka nasıl bir ilham anlatır?
Dünyada cehennemi görmüş olsan da, cennetin varlığına inan.
İkisi de senin yüreğinde - başka yerde arama.
Vicdanının ateşinde yanmazsan, cehenneminki ne ki?
Vücudun alevlerde yansa da, atan yüreğindeki cennet senin.

24 Şubat 2016 Çarşamba

şey.

Yağmur yağarken hiç korkmam. Ses olsun yeter ki.. Kuşlar ötüşerek uçuşsun gökyüzünde. Çaylar şekerli olsun ki kaşıklar şıkır şıkır sesler çıkarsın.. Konuşulacak bir şeyler olsun. Dost olsun, arkadaş olsun; teyzeler, amcalar olsun. Evrenin boşluğuna bırakırken kendimiz, avuçlarımızda sımsıcak kalbimiz olsun..Olsun, her şey olsun ama sessizlik olmasın. 

5 Ocak 2016 Salı

Öyle mi değilmiş.

Bir sabah uyanırız ve uyanır uyanmaz öperim seni sandım ben. Bir gün yağmur yağar, ıslanırız. Saçların da ıslanır. Saçların bahar kokar, ellerim saçlarına sarılır; ellerim kirinden arınır sandım. Ne bileyim! Başımı dayayıp omzuna yumunca gözlerimi, geçer gibi geldi hepsi.. Herşey biter gibi geldi işte. Unuturum gibi geldi. Dağılırsın gibi geldi sonra. Bu kadar özleme alışılırmış gibi geldi. Yokluğa bir yalan uydurulabilirmiş gibiydi. Öyle değilmiş. Hiç olmayacakmış. Ne bileyim işte mutluluk varmış gibi geldi bana. Yokmuş. Olmazmış işte.