5 Kasım 2014 Çarşamba

cay-ma-k

Ben hiç yanılmadım.
Ben, hep caydım..

Üzerinden zaman geçen, maziyi oluşturan tüm o anların toplamı kadar konuşuyorum. Yukarıda söylediğim iki nedenin dışında bir santim öteyi düşleyemedim. İzin vermediler.. Çünkü ne kadar istesekte kendimize adil davranamadık. İnsan birini düşlerken kendine adil davranmayı akıl edemez. Budur işte en noksan yanımız. "Ben bu kadını sevdim." diyor adam, cümlenin sonuna gelen nokta kadar kesin bir yargı bu. Toplumun içinde işaret parmağıyla gösterebilecek kadar kesin bir yargı bu..

İnsan biri gitti diye caymaz. İnsan kendiyle kaldı diye cayar. İnsan en çok kendinden cayar. Hayalinden cayar.. Gider; dibinde soluduğu ağaçtan cayar.Eşten, dosttan cayar.. Döner; odasından cayar. Balkonundaki çayından cayan bir çok insan tanıyorum.

7 Ekim 2014 Salı

bir yanlış? bütün doğrular!

uzunca bir süre lambaya baktıktan sonra, gözlerimde biriken yaşları kollarıma sildim. bu ıssızlığın üzerime sinmesine izin vermemeliydim. gene ileri gitmiş, gene haddimi aşmıştım. devamlı sınırları ihlal ediyordum. Allah'ım diyordum lütfen kapıyı çalmasınlar artık. kapıyı açmaktan, soruları cevaplamaktan usanmıştım. aynı şeylerin tekrar etmesini hazmedemiyorum. bu nasıl bir anlayış. neyin yetinmezliğidir bu?! uzatmadan, kendime kızmam gereken çok konu var. iyisi mi uyumak diyorum. kafamın yastıkla birleştiği andan yaklaşık beş dakika sonra uyumuşum. o beş dakika boyunca da bir şeylerin unutmuşluğuyla aklımı kurcaladım durdum. netice yok. diğer gün saat iki gibi uyandım. kahvaltı yapmakla yapmamak arasında gidip geldiğimi hatırlıyorum. hayat dalgası işte. aldı mı kollarına; bırakmıyor..



13 Eylül 2014 Cumartesi

Kalbimin kız kardesi: Didem Madak

Hep seninle ölmeyi düşlerdim,
Bugün seninle gülmeyi düşledim Didem!
Hani diyorum, bir bahar akşamı
"ulumak gibi ağlamak" yerine bir parkta çekirdek çitleyebilirdik seninle biz!
Papatya fallarına da bakabilirdik kahkahalar dolusu..
Biz koparmazdık be Didem papatyaları,
uzanırdık çimenlerin üzerine..
Sen tutardın çiçeği, ben sayardım;
seviyor! seviyor! seviyor! seviyor!
Hani diyorum ki Didem,
Hiç bir falı sevmiyor çıkarmazdık seninle biz!
AH! Kalbimin kız kardeşi!
Yani diyorum ki;
Bu kadar ölmeseydik
çiçekli şiirler bile yazabilirdik seninle biz!

4 Eylül 2014 Perşembe

birkiüç.

Her yerde bi asabiyet, herkes de bi atar hali. Nasıl bu hale geldik inan ki anlamıyorum. Oysa kutu kolayı içtekten sonra ayagımıza takıp yürümeye çalışan bi de buna gülen çocuklardık biz.. Böyle konusunca da yaşlanmış gibi falan hissediyor insan. Hala genç diye nitelenen bi yaşta olmak elbet güzel fakat; yaşıtlarımdan dolayı yaşlandım ben. Vala. Eskisi kadar, eskisi gibi demek dilime pek yakışmıyor ama hep dilimin ucuna geliyor, her iki lafımdan biri "eski" oluyor işte.. Canım yanıyor, can yakıyor ve herkes gibi yoluma devam ediyorum. bir tek rüyalarda eskiye dönebiliyorsun sonra. Sabah uyandığında yeniden mavi önlüğünü giyip, sabahın o kör vaktinde okul yoluna düşmeyi umuyorsun ki öyle olmuyor; acına, mutsuzluğuna, huzursuz işine, kederli insanların arasına geri dönüyor aynı stabilliğe fütursuzca devam ediyorsun.

27 Şubat 2014 Perşembe

eve döneli 6 ay olmuşsa demek..




      Ailemle yaşadığım günleri düşünüyorum bazen. Değişik evlerdeki değişik odalarımı.. Duvarlarımdaki posterlerimi, dağınık yatağımı, ders notlarımı. Benimle yaşıt Philips marka müzük setimi, hiç bir zaman çalmayı beceremediğim gitarımı, melodikamı. Odamın duvarlarında kimsenin göremeyeceği yerlere kurşun kalemle yazdığım mikroskobik harflerden oluşan cümlelerimi.. Plaklarımı, kasetlerimi.. Herkes yattıktan sonra uykusuzluğu yeni yeni keşfeden bir çocuğun, gece siyahtan laciverte dönene kadar kulaklıkla müzik dinlediğini, penceresinden vücudunun yarısını çıkarıp korka korka sigara içtiğini hatırlıyorum.
       Bu şehirdeyken yat borusu; sabah ezanıydı. Onu duyunca paniğe kapılırdım. Çok geç kalmışım derdim. Bir an önce uyumalıyım. Bazen de aileden biri gecenin ortasında uyanırdı. Ben nefesimi tutardım. Duyulmasın hiçbir şey! Anlaşılmasın uyumadığım! Anlaşılmasın herkes uyurken benim odamda çıplak ayakla volta attığım! İçimden söylediğim şarkılar eşliğinde.. ben o kalp çarpıntılarını çok sevmiştim.O korkuları. Uykusuzluğun en güler yüzlü tarafıydı tanıştığım dönemi... Bir iki saat gözlerimi kapatır annemin beni okula gitmem için uynadırmasını beklerdim. Dünyanın en iyi uyayan çocuk taklidini yapan bendim. Bi çok yıl sürdü bu gece tragedyası.
      Dikdörtgen olan odamda tahmin edileceği gibi yapacak fazla iş yoktu karanlıkta.
      Üstelik en önemlisi sessizlikti.
      Sessizlik..