13 Eylül 2014 Cumartesi

Kalbimin kız kardesi: Didem Madak

Hep seninle ölmeyi düşlerdim,
Bugün seninle gülmeyi düşledim Didem!
Hani diyorum, bir bahar akşamı
"ulumak gibi ağlamak" yerine bir parkta çekirdek çitleyebilirdik seninle biz!
Papatya fallarına da bakabilirdik kahkahalar dolusu..
Biz koparmazdık be Didem papatyaları,
uzanırdık çimenlerin üzerine..
Sen tutardın çiçeği, ben sayardım;
seviyor! seviyor! seviyor! seviyor!
Hani diyorum ki Didem,
Hiç bir falı sevmiyor çıkarmazdık seninle biz!
AH! Kalbimin kız kardeşi!
Yani diyorum ki;
Bu kadar ölmeseydik
çiçekli şiirler bile yazabilirdik seninle biz!

4 Eylül 2014 Perşembe

birkiüç.

Her yerde bi asabiyet, herkes de bi atar hali. Nasıl bu hale geldik inan ki anlamıyorum. Oysa kutu kolayı içtekten sonra ayagımıza takıp yürümeye çalışan bi de buna gülen çocuklardık biz.. Böyle konusunca da yaşlanmış gibi falan hissediyor insan. Hala genç diye nitelenen bi yaşta olmak elbet güzel fakat; yaşıtlarımdan dolayı yaşlandım ben. Vala. Eskisi kadar, eskisi gibi demek dilime pek yakışmıyor ama hep dilimin ucuna geliyor, her iki lafımdan biri "eski" oluyor işte.. Canım yanıyor, can yakıyor ve herkes gibi yoluma devam ediyorum. bir tek rüyalarda eskiye dönebiliyorsun sonra. Sabah uyandığında yeniden mavi önlüğünü giyip, sabahın o kör vaktinde okul yoluna düşmeyi umuyorsun ki öyle olmuyor; acına, mutsuzluğuna, huzursuz işine, kederli insanların arasına geri dönüyor aynı stabilliğe fütursuzca devam ediyorsun.