30 Ağustos 2016 Salı

CANIN ÇOK MU YANIYOR ?!

Ne kadar yandı canın?
Neyini kaybettin, onsuz nefes alamayacağına inandığın?
Yaşam sana adil olmadı mı hiç?
Talih yüzüne gülmedi mi?
Elinde tutan yok muydu?..
Yüzünü güldüren?
İçin katran karası bir bataklığa mı döndü, içinden çıkamadığın güçlükler yüzünden?
Umudun o bataklığa saplandığında mı vaz geçtin ışığı aramaktan?
Uyumak iyi geliyordu değil mi?
Geceleri daha çok sevdin bu yüzden.
Yaşayan bir ölüye döndün...
Yaşama tutunan ellerin gitgide gevşedi...
Çıkış yok diyordun hep kendi kendine...
İkna ettin kendini buna.
Hayatın anlamından uzaklaştın.
Bir yolculuk oysa hayat...
Yürürken ayakkabın vuracak, en hafifinden.
Bacaklarına kara sular inecek.
Yorulacaksın.
Yolunu yitireceksin.
Başaramayacağını düşüneceksin bazen.
Vaz geçmek, geri dönmek isteyeceksin.
Arkana baktığında, başladığın yeri göremeyeceksin.
Ve yürümeye devam edeceksin.
Başkalarına rastlayacaksın yolda.
Kestirme kazançlar peşinde olacaklar.
Senden bir dilim kapmak için yarışacaklar.
Kendini, sahip olduklarını ve sevdiklerini onlardan koruman gerekecek.
Sımsıkı tutunacaksın onlara.
Savaşacaksın...
Kanayacaksın...
Canın yanacak...
Canın daha çok yanacak...
İyileşmeyecekmiş gibi görünen yaraların olacak.
Bunlar bile kabuk tutacak zamanla, göreceksin.
Yara izlerinle gurur duyacaksın.
Elinden tutanlar da olacak elbet.
Yüklerini paylaşanlar...
Bazen bir kelime, bazen de bir omuz hafifletecek yüreğini.
Yalnız olmadığını anlayacaksın.
Çünkü kader, Tanrı’nın bizimle konuşma dilidir.
O, en ağır yüklerini, onları taşıyacak kadar güçlü olanlara verir.
Nefesin kıymetini başka nasıl bir ilham anlatır?
Dünyada cehennemi görmüş olsan da, cennetin varlığına inan.
İkisi de senin yüreğinde - başka yerde arama.
Vicdanının ateşinde yanmazsan, cehenneminki ne ki?
Vücudun alevlerde yansa da, atan yüreğindeki cennet senin.